HAVA KİRLİLİĞİ SORUNSALI
Çevre,
İnsan veya başka bir canlının yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış
ortamdır. Hava, su, toprak çevrenin fiziksel unsurlarını; insanlar, hayvanlar,
bakteri ve mantarlar ise çevrenin biyolojik unsurlarını oluşturuyor. Doğadaki
canlıların kendi aralarındaki ve fiziksel çevreyle olan ilişkileri, canlıların
sağlıklı gelişmesine imkân veriyorsa, doğal denge sağlanıyor demektir. Aksine
bir durum ise, bu dengenin bozulduğunu gösteriyor. Hava kirliliği, canlıların
sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve havadaki yabancı maddelerin, normalin
üzerinde miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır. Bir başka deyişle hava kirliliği;
havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı
hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve uzun sürede
atmosferde bulunmasıdır. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelen
üretim ve tüketim aktiviteleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası
kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatını olumsuz yönde etkiliyor.
Atmosferde bulunan gazlar temelde üç ana
gruptan oluşuyor; atmosferde devamlı bulunan ve çok fazla değişemeyen Azot,
Oksijen, Asal gazlar bunların ilkidir. İkincisi ise atmosferde devamlı olan ve
oranı sürekli değişen karbondioksit, su buharı ve ozon gazıdır. Üçüncüsü ise
atmosferde devamlı olmayan karbon mono oksit gibi kirletici tüm gaz tipleridir.
Hava gezegenimizi saran ve bizi koruyan atmosferi oluşturan birçok gazın
birleşimidir, havanın %78,09'u Azot, %20,95'i Oksijen, %0,93'ü Argon ve %0,04'ü
karbondioksittir. Ayrıca deniz seviyesinde hava %1 su buharı içeriyor, bu oran
genel atmosfere bakıldığında ise %0,4'tür. Doğada tüm canlıların hayatta
kalabilmesi için yukarıda bahsedilen oranlar çok önemlidir ve bu oranlarda
yaşanan değişiklikler canlıların yaşamlarını kötü yönde etkiliyor, işte buna
Hava Kirliliği deniliyor. Havada bulunan bu gazların oranını değiştiren ise
ağırlıklı olarak Tozlar, Kimyasal gazlar (zehirli gazlar) ve Biyolojik
moleküllerdir. Bu zararlı gazlar çoğunlukla ağır sanayi tipi üretim, termik
santraller, kömür santralleri, nükleer tesisler, petrol ve petrokimyasal
maddelerin üretimi sırasında açığa çıkıyor.
Hava Kirliliğinin sebepleri:
Hava
kirliliği insanlar ateşi bulduğunda başlıyor ve endüstrileşmenin başlaması ile
hızla ilerliyor. Nüfus artışı, kentleşme, endüstrileşme ve her türlü tüketimin
artması hava kirliliğinin artışında çok önemli olduğu biliniyor.
Başlıca hava
kirliliği nedenleri arasında;
Yakıtların
yanma ürünleri,
Yanlış
yakma teknikleri,
Sanayi
tesislerinden havaya atılan gazlar ve duman,
Motorlu
taşıtların egzozlarından çıkan fosil yakıtların yanma ürünleri,
Atıkları
yok etme amacı ile yapılan yakma işlemine bağlı olarak ortaya çıkan duman ve
gazlar,
Savaşlar
sırasında bilinçli olarak yaratılan hava kirliliği, meteorolojik koşullar.
Kaynaklarına Göre Hava Kirliliği
Çeşitleri
Hava
kirliliğini meydana getiren nedenleri kaynaklarına göre üçe ayırabiliriz;
1.
Isınmadan kaynaklanan hava kirliliği
Isınma
amaçlı, düşük kalorili ve kükürt oranı yüksek kömürlerin yaygın olarak
kullanılması ve yanlış yakma tekniklerinin uygulanması hava kirliliğine yol
açıyor
2.
Motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliği
Nüfus
artışı ve gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak, sayısı hızla artan
motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazları, hava kirliliğinde önemli bir faktör
oluşturmaktadır. Buna önlem alınması için egzoz filtresinin sık sık kontrol
edilmesi gerekiyor.
3.
Sanayiden kaynaklanan hava kirliliği
Sanayi
tesislerinin kuruluşunda yanlış yer seçimi, çevrenin korunması açısından gerekli
tedbirlerin alınmaması örneğin: baca filtresi, arıtma tesisi olmaması, uygun
teknolojilerin kullanılmaması, enerji üreten yakma ünitelerinde vasıfsız ve
yüksek kükürtlü yakıtların kullanılması, hava kirliliğine sebep olan etkenlerin
başında geliyor.
Hava
kirliliğine karşı alınacak önlemler şu şekilde sıralanıyor
-Yakıt
tasarrufu yapılmalıyız. Ne kadar az yakıt tüketirsek, o kadar hava az
kirleniyor. Örneğin; sobamızı 10 saat yakacağımıza, 8 saat yaktığımızda 2 saat
tasarruf etmiş oluyoruz veya 80 derecede kaloriferi çalıştıracağımıza, 70
derecede çalıştırdığımızda 10 derecelik bir yakıt tasarruf sağlamış oluyoruz.
-Temiz
yakıt kullanmalıyız. Yakıtlar içinde en temiz yakıt doğal gazdır.
-Yakıtlar
soba ve kaloriferlerde tekniğine uygun yakılması gerekiyor.
-Binalarda
ve evlerimizde ısı yalıtımı ve ısı izolâsyonu mutlaka olması gerekiyor
-Kalorifer
ateşçileri yaygın bir şekilde eğitilmeli, ehliyeti olmayan ateşçiler kalorifer
kazan dairelerinde çalıştırılmaması gerekiyor.
-Kalorifer
ve soba bacaları her sezon başında mutlaka temizlenmesi gerekiyor.
-Kaloriferler
yanarken kalorifer dairesinin havalandırma penceresi açık tutulmaması gerekiyor.
-Valilik
tarafından Uyarı Kademelerine ilişkin karar alındığında, Uyarı Kademelerindeki
önlemlere uyulması gerekiyor
Taşıtların
kirletici etkilerini azaltmak için;
-
Bakım onarım ve temizlikleri zamanında ve gerektiği şekilde yapılmalı,
-
Temiz yakıt kullanımına özen gösterilmeli,
-
Araçların muayenelerinin periyodik olarak yapılması sağlanmalı,
-
Araç kapasitelerinin üzerinde yolcu ve yük taşınmamalı,
-
Trafik kurallarına uyulmalı,
-
Toplu taşımaya önem verilmeli
Ayrıca toplu taşımacılıkta doğal gaz veya
elektrik ile çalışan motorlu araçlar kullanılması gerekiyor. İşyerleri,
fabrikalar çevreyi kirletmemek için gerekli önlemleri alması gerekiyor.
Özellikle kimyasal üretim, petrol üretimi, Petro kimyasallar maddelerin
üretiminde alınması gereken mutlak tedbirlerin alınması ve uygulanması ile
uygulamaların sürekli denetlenmesi gerekiyor. Sanayi bölgelerinin şehirlerden
uzak yerlere kurulması gerekiyor. Şehir yakınında kurulan küçük organize sanayi
bölgelerinin mümkünse şehrin dışına taşınması değilse alt yapısının
sağlamlaştırılması ve denetlenmesi şarttır. Uzmanlar Yüksek radyasyon üreten
santrallerin, radyoaktif kimyasal atık üreten ve havaya salan fabrikaların
zararlarını minimize edecek sistemlerin kurulması şarttır diyor. Aslında işin
odağı enerji kaynağı üretimi ise güneş enerjisinden, rüzgâr gücünden,
yeryüzündeki su kaynaklarından ve mikrobiyolojik canlılardan daha fazla
yararlanmanın yolarını aramak üzere yapılan araştırma ve geliştirme
çalışmalarına ülkelerin daha fazla yatırım yapması gerekiyor. Çevre yeşillendirme
çalışmaları
ve özellikle kentlerde yeşil alanların çoğaltılması gerekiyor.
Hava kirliliği en fazla solunumu
etkiliyor.
Konut
ve sanayi kuruluşlarının bacalarından ve taşıtların egzozlarından çıkan is,
duman, karbon, kükürt, azot oksitleri,
hidrojen sülfür ve doymamış hidrokarbonlar gibi kimyasal maddeler havaya
karışarak doğrudan doğruya solunum sistemi üzerine etkili olmakta ve bronşları
tahriş ederek sonuçta kronik bronşit, aşırı nefes darlığı ve akciğer
hastalıklarına yol açıyor. Ayrıca gözlerde yanma ve yorgunluk hissine de neden
oluyor. Alerjisi olanlarda alerji belirtilerinin artması gözlemleniyor. Astım
ya da kronik akciğer hastalığı olanlarda havanın kirli olduğu dönemlerde
hastalık belirtileri artıyor. Bronşiti olan kişilerde öksürük artıyor.
Özellikle çocuklar, yaşlılar gibi duyarlı gruplarda ani başlangıcı olan üst ve
alt solunum yollarındaki iltihabi hastalıkların artmasına neden oluyor. Kalp
damar sistemine özellikle karbon monoksitin doğrudan etkisi vardır. Kalp
kasının oksijenlenmesini azaltmakta ve damar sertliğine neden oluyor. Kalp
hastalığı olanlarda bu etkiler daha fazla görülüyor. Akciğer ve kalp hastalığı
olanlarda hava kirliliğine bağlı ölüm riski daha fazla olduğu biliniyor. Bazı
organik kirleticiler uzun süreli etkilerine bağlı olarak akciğer kanserine
neden olabiliyor.
Hava kirliliğinde bizlere de görevler
düşüyor
Çevre
ve hava kirliliği konusunda bilinçli olmamız gerekiyor. Bizler bu konuda ne
kadar bilinçli olursak; havası, suyu, toprağı ile daha temiz, daha güzel, daha
yaşanır ve daha yeşil bir Türkiye, daha yeşil bir dünya mücadelesinde o kadar
başarı şansımız artıyor. Çöp ve atık maddeleri bahçe, sokak ve caddelerde
yakmamamız gerekiyor. Unutmamalıyız ki, hava kirliliği en çok hastaları,
yaşlıları ve çocukları etkiliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder